- kaynaşmak
- зэхэнэIусыхьан/зэхэнэIусыхьын, зэхэкIочIэн, зэхэщэпсыхьан/зэхэшэпсыхьын, зэхэжъон/ зэхэвэн, зэхэжъэн/зэхэжьэн
Турецко-адыгский словарь. Хъуажъ Фахъри. 2007.
Турецко-адыгский словарь. Хъуажъ Фахъри. 2007.
kaynaşmak — nsz, le 1) Ayrılmayacak bir biçimde birleşmek Çakılla çimento kaynaşır. 2) Çok kalabalık ve hareketli olmak, hareket etmek Kumun üstünde bir sürü kadın erkek, oğlan kız kaynaşıyor. F. R. Atay 3) Birbirine iyice uymak Bu iki renk iyi kaynaşmış. 4) … Çağatay Osmanlı Sözlük
haşir neşir olmak — kaynaşmak, bir arada bulunup uğraşmak Onlar, yüksek sosyete ile haşir neşir olduklarından insanları dürbünün tersinden seyreder gibi küçük, küçücük görmeye çoktan alışmışlardı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
birleşmek — nsz 1) Ayrıyken tek bir bütün durumuna gelmek 2) Buluşmak, bir araya gelmek Bazen ikisi, üçü birleşince ne ateşli münakaşalara dalıyorlar. A. Ş. Hisar 3) Uyuşmak, aynı görüşte olmak 4) Aynı amaç çevresinde toplanmak Küçükten, sessizden; yazıcısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaynaşma — is. 1) Kaynaşmak işi Atmosfer karşılıklı anlayış ve kaynaşma atmosferi idi. H. Taner 2) Kalabalığın çok olduğu bir yerde kıpırdanma, hareketlilik 3) Huzursuzluk Meclisteki kaynaşmalar yatıştı ve normal bir durum sağlanabildi mi? Y. K.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ülfet etmek — 1. dostluk kurmak. 2. kaynaşmak, alışmak. 3. görüşmek, konuşmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
tepreşmek — oynamak, tepreşmek, kaynaşmak I, 88; I I, 204 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini